Bu sitede aklıma gelen, içimden geçen şeyler bulunacaktır.

24 Ekim 2007 Çarşamba

SAMSUN SEYAHATİ

23.10.2007

Yine iş dolayısı ile Samsun’a geldim. Şu an Ulusoy Seyahat ile Ankara’ya dönüyorum. Samsun İl Çevre Müdürlüğünün Hava Kalitesi Ölçüm İstasyonu ihalesi vardı, sürpriz bir şekilde ihale bizim firmada kaldı. Dün gece 12 de yola çıktım sabah 6 da Samsun’da oldum. Hava tahmin ettiğimden de karanlıktı. Hala güneş çıkmamıştı. Allahtan ağabeyimin hekim arkadaşına rastladım da sabah 10 a kadar ortada kalmaktan kurtulmuş oldum. Onun kaldığı 19 Mayıs Üniversitesindeki konukevinde 8 e kadar uyudum da kendime geldim.
Geçen sefer geldiğimde de üniversitenin yerine bayılmıştım. Bu defa sabahın ilk ışıkları içinde denize hakım bir noktadan ormanın içinden doğan güneşe bakmak çok dinlendirici idi. Kuş sesleri içinde 3-4 dakikalık o yürüyüş çok iyi geldi.
Minibüsle şehir merkezine indim ve yaklaşık 9 gibi Ulusoy’u buldum. Ben biletimi alırken yanımda duran bayana bakmamıştım meğer rakip firmanın elemanı imiş o beni tanıdı. Görevliye Ağabali caddesine nasıl gideceğimi soruyordum ki oraya gitmenize gerek yok ihale bu binada dedi. Bu tesadüf çok işime yaradı elimdeki yükle o mesafeyi yürümek çok yorucu olacaktı.
İhale dosyasını bırakıp kahvaltı yapmak için yer ararken onunla tekrar karşılaştım. Oturduk çay içtik. O sırada itfaiye sirenleri ortalığı velveleye verdi bir de baktık biraz önce ihale dosyalarını verdiğimiz binaya su sıkıyorlar. Sanki şaka gibiydi bu kadar yorgunluğun üstüne yangın yüzünden ihale iptal olur diye korktum. Yarım saat içinde söndürdüler de binaya girebildik.
İhale başkanının yavaşlığı ve işgüzarlığı başlı başına yazı olabilecek bir konu ama yazarken hatırlayarak tekrar canımın sıkılmaması için o kısmı atlıyorum.
İhalede en düşük fiyatı bizim verdiğimizi Anakaraya bildirdim ve görevimi layığı ile yapmış olmanın verdiği huzurla Ulusoy servisinin kalkacağı yere gittim. Yolculuk sorunsuz devam ederken gözüme bir şey çarptı. Havza’da “Avrupa Palas” adında küçük bir otel gördüm. Tabelanın boyutları taş çatlasın 20 cm * 30 cm di. Adı kadar havalı olmayan derme çatma bir levha ve hiç beklenmedik bir yerde böyle bir otel ismi. 10 dakika sonra Otobüs arıza yaptı. Bu sefer Merzifon’da zorunlu olarak durduk. Durduğumuz yerin tam karşısında bir levha daha gördüm. Bu seferki oldukça büyük, “CİLOŞOĞLU” böyle isim mi olur dedim kendi kendime. Bir oğul olduğuna göre Ciloş adında bir baba da varmış demek ki. Gülümseyerek hayal ettim “Merhaba ben Ciloş, tanıştığımıza memnun oldum.” Böyle isimli birisinin tipi nasıl olabilirdi ki.
O anda yıllar önce gördüğüm buna benzer bir şey geldi aklıma. Filli Boyada çalışırken mesai arkadaşlarımla birlikte Antalya’ya tatile gidiyorduk. Bir kamyonetin arkasında şu yazı vardı, “GIBIŞOĞLU”. Dakikalarca espri yapmıştık bu isim üstüne.
Yolculuk devam ediyor Sungurluda mola vereceğiz. Umarım kazasız belasız ulaşırız Ankara’ya.
Ankara’ya ulaştım. Yaklaşık 20 saat süre içerisinde 14 saatim yolda geçti. Eve geldiğimde ayaklarım öyle ağrıyordu ki ayaklarımın sızısı sanki sadece ayaktan oluşan bir vücudum varmış gibi hissetmeme neden oldu.

1 yorum:

Unknown dedi ki...

ciloşoğlu nedir die merak ediyorsan .. köfteci dukkanına gidip sorabilirdin..boyle sacma bi benzetme ve kotu bi sekilde espri konusu yapman cok sacma olmus..cok alakazı babalarının adı ciloş olmasını dusunmen bile sacma..keleşoğlu olunca babalarının adı keleşmi oluyor..neyse cok merak edersen bi gun gitde orda dukkana ugra sor ve ayrıca koftede ye..hem sana ciloşun ne oldugunu ogretirler hemde kaliteli bir kofte yedirirler..

cappablack@hotmail.com msn adresm

Yazacağım roman sponsor bekliyor (waiting for a sponsor to write novel)

yazacağım romana sponsor arıyorum (searching for a sponsor to write novel)
Free Counters
Free Counter